8 Ocak 2020 Çarşamba

'Kuruluş Osman' üzerine bir kaç kelam

Kısa bir süre önce Burak Özçivit’in başrolünü canlandırdığı “Kuruluş Osman” isimli tarih temalı kurgusal bir drama serisi ATV’de yayınlanmaya başladı. “Muhteşem Yüzyıl”, “Payitaht Abdülhamit”, “Diriliş Ertuğrul” ve benzerlerinin ardılı olarak yayın hayatına başlayan bu yeni projede Osmanlı İmparatorluğu’nun resmi kurucusu kabul edilen Osman Bey’in kısmen tarihsel gerçeklere dayanan, kısmen de kurgusal hayat hikâyesi anlatılıyor. Aklımıza gelen ilk soruyu sorarak bugünkü yazımıza başlamak istiyoruz. Kim bu Osman?
Atman ya da Ataman Bey’i tanır mısınız? Utman Bey? Taman Bey? Tuman Alp? Otman Bey? Āl-e Uṯmān devletini hiç duydunuz mu? Devlet-i Ebed-Müddet, Memâlik-i Mahrûse? Bunlar çoğumuzun daha önce hiç duymadığı isimler… Belki de Devlet-i Âliye ismi bir şeyler çağrıştırmaya başlar zihin dağarcığımızda… Evet, doğru tahmin… Günümüzde genel olarak Osmanlı İmparatorluğu denen kadim devletimizin kullandığı resmi isimlerden bir kaçını saydık. Utman, Taman, Tuman, Otman ya da Atman da Osman Bey’in muhtemel gerçek adlarından biri olabilir.
Hiç düşündünüz mü? Koskoca Osmanlı İmparatorluğu için şu malum batılılar neden “Ottoman” diyor? Osmanlı’nın hüküm sürdüğü dönemlerde yabancılar tarafından çizilen haritalarda neden Turks ya da Turkey yazıyor da Osmanlı ismine neredeyse hiç rastlanmıyor? İşin ilginci kavm-i necip olarak adlandırdığımız ve yere göğe sığdıramadığımız Araplar bile Osmanlı demiyor devletimize. “Ad-Dawlat al-ʻĀlī al-ʻUthmānī”, yani Araplar bile Osmanlı için Utman ailesinin devleti tabirini kullanıyor. Peki, bir kere daha soralım, kim bu Osman? Hangi devleti kurdu?
         Otman’ın Osman’a dönüşmesinin kökeni kuvvetle muhtemel Moğul akınlarına kadar gitmekte... Dönemin toplum durumu içerisinde Moğul ve Türk’ü birbirinden ayırmak zaten oldukça zor bir konudur. Hatta annesinin Türk olduğu düşünülen, Moğul mu, Türk mü olduğu hala tartışılan Cengiz Han’ın ordusunun nerdeyse %90’ı Türklerden oluşmaktaydı. O devirlerde dağınık halde bulunan boyları bir araya getirebilme ve bir devlet kurabilmenin en önemli şartlarından biri, hakanın kendisini kutsal bir soya dayandırmasıydı. Bir Türk-Moğul devleti olan İlhanlılar’ın kudretli komutanı Timur da kendisini evlilik yolu ile Cengiz Han’ın soyuna bağlıyordu.
         İki Türk devletinin egemenlik mücadelesi sırasında Cengiz Han’ın soyundan gelen Timur’a karşı Āl-e Uṯmān hanedanlığı da kendisini kutsal bir soya bağlama ihtiyacından olsa gerek 2. Murat’tan itibaren çeşitli propaganda faaliyetlerine başladı. Dönemin önemli tarihçisi kabul edilen “Yazıcızade Ali” tarafından kaleme alınan “Târîh-i âl-i Selçûk” adlı eserde Otman Bey’in soyu Oğuz Kaan’ın büyük oğlu olan Günhan’ın oğlu Kayı Bey’e bağlanıyordu. Âşıkpaşazâde olarak bilinen Derviş Ahmet Âşıkî ise Otman Bey’in soyunun Oğuz Kaan’ın bir başka oğlu olan Gökhan Bey ile ilişkilendiriyordu.  Özetle Yazıcızade Ali’ye göre Otman hanedanı Kayı boyundan gelirken Âşıkpaşazâde ise buna karşı çıkıyordu. Bu tartışma cumhuriyet dönemine kadar devam ederken Yazıcızade’nin tezi 1930’lu yıllardan itibaren Fuat Köprülü tarafından hararetle savunuldu ve artık günümüzde Osmanlı’nın soyunun Kayı boyundan geldiği fikri ağırlık kazandı. Ancak bu tarih tezlerinin hiç biri Otman ya da Utman’ın nasıl Osman’a dönüştüğünü açıklamıyordu.
         Yavuz Sultan Selim ile birlikte ise büyük bir kırılma yaşanmaya başlanmıştı. Kutsal toprakların fethi ve halifeliğin Osmanlı’ya geçişi ile birlikte devletin o güne kadar adı net olarak ortaya konmayan Alevi-Bektaşi inancı resmi olarak Sünni İslam’a dönüşmeye başlamıştı. Sırf bunun için Arap coğrafyasından getirilip Anadolu ve Balkanlar’a yerleştirilen, başta Kanuni döneminin en etkin isimlerinden olan şeyhülislam Ebu Suud Efendi olmak üzere 1400’den fazla Sünni ulemanın etkisini tartışmak yersiz olacaktır. Bu siyasi ve stratejik kararın elbette çok çeşitli sebepleri vardı. Ancak o sıralarda Osmanlı’nın en büyük rakibi olan ve İran’da kurulan Safevi Devleti'nin yine bir Türk olan hükümdarı Şah İsmail’in Yavuz Sultan Selim ile olan mücadelesinin önemli bir rol oynadığını söyleyebiliriz.
         Yavuz ile birlikte Devlet-i Âliye yavaş yavaş Sünni mezhebi ve dönemin siyasi durumunun etkisiyle çok farklı bir şekil alırken toplumsal yapıda da birçok köklü değişiklik yaşanmaktaydı. Bu süreç zarfında Otman, Utman, Atman ismi daha “İslami” olan Osman’a dönüşürken saray ve dar bir entelektüel çevrede Arapça ve Farsça’dan yoğun bir şekilde etkilenen yepyeni bir Türkçe ortaya çıkmaktaydı. Osmanlıca…  Devletin büyümesi ve çok uluslu bir İmparatorluğa dönüşmesi ile birlikte Türklük kavramı da geri plana kalmıştı. Otman Bey, Osman Bey olurken devletin adı da Devlet-i  liye-yi Osmâniyye’ye dönüşmekteydi.
         Sonuç olarak ATV’de yayınlanan dizinin tarih danışmanlarının bu konuları bizden çok çok daha iyi bildiği şüphe götürmez bir gerçek olsa da galat-ı meşhur olarak topluma yerleşmiş bazı şeyleri değiştirmek hiç de kolay olmasa gerek. Düşünsenize; “Kuruluş Otman” isimli bir diziyi kim izlerdi?
Sevgi ve saygılarımla…
Emre Gürcan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder